Para politikasının normalleşmesiyle birlikte bütçe tedbirleri de geliyor

ERDAL SAĞLAM

(ANKARA)- Son veriler artık para politikasının rayına oturmaya başladığını gösteriyor. Şimdi sıra bütçede gelirleri artırıp, harcamaları kısacak tedbirlere geldi. Mayıs ayından itibaren bütçe tedbirlerinin aşamalı olarak kamuoyuna duyurulması bekleniyor.

Seçimlerden sonra araya giren uzun bayram tatili, ardından İsrail-İran gerginliği derken, biraz geciken para politikasındaki normalleşme geçen hafta başladı diyebiliriz. Bunun bir sonucu olarak kısa vadeli yabancı sermaye girişinin yeniden hızlandığını gördük. Hisse senedi ve tahvile yatırım için gelen yabancı fon akımlarının önümüzdeki dönem süreceği tahmin ediliyor.

Merkez Bankası geçtiğimiz hafta yüzde 50 olan politika faizini sabit tutma kararı aldı. Merkez Bankası, beklentiler ve iç talepte hala sıkıntı yaşandığını ancak alınan tedbirlerin gecikmeli etkilerini görmek için bir süre bekleyeceğini açıkladı. Bunun ardından açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de kamu harcamalarında tasarruf öngören tedbirlerin hazırlandığını, yılın ikinci yarısından itibaren kuvvetle uygulamaya gireceğini söyledi. Dolayısıyla ekonomide hazırlanan oyun planının; parasal sıkılaşma devam ederken yılın ikinci yarısında düşmeye başlayacak yıllık enflasyon oranlarıyla birlikte, bütçeyi kısarak enflasyonla mücadeleye yeni bir ivme vermek olarak hazırlandığını tahmin edebiliriz.

Merkez Bankası’nın seçim nedeniyle gevşeyen para politikası ve enflasyon beklentilerini değiştirmek için attığı en kuvvetli adımın, seçimin hemen öncesinde politika faizinde yapılan 5 puanlık faiz artış kararı olduğu açık. Bu kararla Mart ayındaki dövize hücum frenlenirken, seçim sonrası başlayan yabancı sermaye girişinin de geçtiğimiz hafta hızlandığını gördük. Resmi veriler açıklanmasa da, geçtiğimiz hafta yabancı sermaye girişiyle birlikte net döviz rezervlerinde 5 milyar dolarlık giriş saptandı. Seçimden sonra net rezervlerde görülen artışın 16-17 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor.

Merkez Bankası rezerv artırırken, bankalarla yaptığı swap miktarını azaltarak, piyasadaki TL likiditesini de çekmeyi sürdürüyor. Seçimden bu yana swap hacmindeki daralma 20 milyar doları bulmuş gözüküyor. Swaplar kanalıyla likiditeyi azaltan Merkez Bankası bu sayede bankaların TL mevduat faizlerini artırmayı başardı. Merkez Bankası faiz kararının ardından, bankalara TL mevduat için tuttukları zorunlu karşılıklara ödediği faiz oranını artırdı. Böylece TL mevduat faizlerinde yüksek seyri korumak istediğini gösterdi.

BÜTÇE TEDBİRLERİ GELİYOR

Rezervler artarken, döviz kurlarındaki artışın da çok yavaşladığını gördük. Mart ayındaki panik nedeniyle sepet bazında Mart’ta yüzde 4 oranında artan kurlar, Nisan’da, geçtiğimiz Cuma günü itibariyle, ancak yüzde 1.2 oranında arttı. Merkez Bankası’nın enflasyon beklentilerini düzeltmek için, bundan sonra kur artış hızını düşük tutması bekleniyor. Yaz aylarıyla birlikte cari açık azalacağı için, bu konuda bir sıkıntı yaşamayacağı tahmin ediliyor.

2023 yılı Mayıs seçimlerinden sonra göreve gelen Bakan Şimşek ve ekibinin uygulamaya başladığı tedbirlerin, ancak yaklaşık 1 yıl sonra para politikasını rayına oturttuğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında hala yüksek olan enflasyon beklentilerinin düşürülebilmesi için, mali tedbirlerin de biran önce devreye girmesi gerekecek. Bakan Şimşek, geçtiğimiz Cuma günkü konuşmasında, yılın ikinci yarısında açıklanacak tasarruf tedbirlerinin sert biçimde uygulanacağını söyledi. Son günlerde sürekli gündemde olan kamudaki lüks makam otomobil filolarına ilişkin görüntüler, bu alanda ciddi tasarruf gerektiğin ortaya koyuyordu. Bunun yanında kamunun tasarruf tedbirleri içinde davetler, toplantılar, yurt dışı temsillerle ilgili önemli tasarruflar yapılması, kırtasiye giderlerinin kısılması da gündeme gelecek. Bu arada yatırım harcamalarında önemli durdurma ve kısıntıların da devreye girmesi gerekecek.

Bakan Şimşek, bu yıl için belirlenen yüzde 6.4 oranındaki bütçe açığının milli gelire oranının, yüzde 5’in altına çekileceğini söyledi. Bu çok önemli miktarda tasarruf veya gelir artışı sağlanacağı anlamına geliyor. Bununla birlikte 2025 yılından itibaren de, bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3’ü geçmeyecek biçimde belirleneceği kaydedildi.

Enflasyonla mücadele kapsamında yapılanlar ve açıklamalar, iktidarın ekonomide frene yavaş ve aşamalı basıp, sert frenden kaçındığını bir kez daha ortaya koydu. Bakan Şimşek, bu süreç içinde gelirler politikasının uygulanacağını söyleyerek, ücretliler ve emeklilere hedeflenen enflasyon üzerinde zam yapılmayacağını da ima etmiş oldu. Buna karşılık Cumhurbaşkanlığı Sarayı gibi kamu kesimi tasarruf içine alınmaz, varlıklı kesimden daha fazla gelir sağlanamazsa, huzursuzluk olacağı kesin.

Uzayacak süreç yoksullaşan kesimlerin mağduriyetinin ağırlaşarak uzaması anlamına geliyor. Sürecin uzamasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kadar uzun süre sıkı ekonomi politikaları ve düşük büyümeye dayanma ihtimalini zora sokuyor. Bu konuda piyasalarda tedirginlik olduğu söylenebilir.

Cumhurbaşkanı’nın sabrının yetmemesi ve toplumsal tepkilerin büyümesi nedeniyle, “enflasyonla mücadele tamamlanmadan olası bir erken seçim kararıyla işlerin yeniden bozulabileceği korkusu” başladığını da söylemeliyiz.